On Paraya Gazete ve Ahmet Mithat Efendi
28 Aralık’ta parasız hocalık ettiği Darüşşafaka’da nöbetçi iken bundan 41 sene önce Hakkın rahmetine eren hocamız Ahmet Mithat efendi (1844-1912), hayır ile anılmaya, kişiliği üstünde durulmaya, hizmetleri söylenmeye, kültür hayatımıza yaptığı etkiler incelenmeye değen, sayısı az büyüklerimizden biridir. Millî Eğitimde Bakan iken Beykoz’daki yalısını ziyaret etmiş, sayın ailesi mensuplariyle tanışmıştım. Muhterem kardeşim ve meşlektaşım Hakkı Tarık’ın teşebbüsiyle bir de üstadı anma töreni yapılmıştı. Orada aziz dostum merhum İhsan Sungu’nun Mithat efendi hakkındaki hitabesi bir şaheserdi. Büyüklerini tanımayanlar, küçüklerine kendilerini tanıtamazlar. Mithat efendi, bize kendini tanıtmak için ne mümkünse yapmıştır.Tanımamakta ayak direyorsak o, ancak torunlarının kusuru olabilir.
Ahmet Mithat efendi, eşi az gelen bir Türk püblisistidir. Halk için, halk seviyesinde yazmıştır ve çok yazmıştır. Çocuklara alfabeden hayvanlar, bitkiler ve insanlara kadar her konuda kitaplar yaymıştır. Orta hallilere yine her konuda roman, tiyatro, tarih, hikâye, yazmadığı kalmamıştır. Seyahatnameleri bugün bile zevkle ve devrinin görüşünü anlatma bakımından istifade ile okunabilir. 1875 de yazdığı Eflâtun Bey ve Râkım Efendi isimli büyük hikâyeyi, az bir kalem vuruşiyle bugünkü dile çevirdim. Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilecektir. Okuyunuz. Okuduğunuz zaman göreceksiniz ki, Ahmet Mithat efendi Tanzimattan bu yana başlamış garplılık hareketin, millî kişilik vasfını kaybetmeden nasıl gerçekleştirilebileceğini o zaman, nasıl açık ve kesin olarak görüp göstermiştir.
Onu gazeteciliğe çeken, büyük adını genç Ahmed’e veren Mithat Paşadır. Tuna valiliğinde, Bağdattaki memuriyetinde genç Ahmet Mithat, hep onun yanındadır ve bir matbaanın ve bir gazetenin başındadır. Islahatçı Mithat Paşa, halkçı Mithat efendiyi yetiştirmiştir. İkisi de nur içinde yatsınlar. Mithat efendi, hayatında bazı siyasî aksamalar yapmakla beraber her zaman gazeteci kalmıştır. Milletimizin ilerileme hareketlerinde müspet hizmetleri meydandadır. Bu yolda ve mesleğinin başında çekmediği maddî ve manevî sıkıntılar kalmamıştır. Fakat başarıya ermişti.Onun Türkçeyi ve Türk tarihini anlaması ve kavraması, olağanüstü bir kıymet ve hakikat taşır. Mithat efendi, öz türkçeyi seven ve bu sevgisini apaçık söyleyen bir adamdır. Pratik olarak da Divan cümlesini, hattâ Tanzimat deyişini kırıp parçalayan odur. Çağdaşlarının onu “edip” saymamaları bu yüzdendir. O çetrefil söyler gibi yazmış; fakat cümleleri eğip bükmekle türkçeye yumuşaklık getirmiştir. Türk Dil Kurumumuz, dil inkılâbına geçmişte hizmet edenler arasında Ahmet Mithat efendiyi hürmetle ve dikkatle anmalı, dergisinin bir nüshasını ona ayırmalıdır.
Sekiz on sene önce Mithat efendiye ait bazı evrak ve belgeler elime geçmişti. Bunlardan bir kısmını dostum Hakkı Tarık’a vermiştim. Sözünü ettiğim jübilede teşhir edilmişti. Bu evrak arasında dikkati çeken epey şey vardır. Onlardan birini buraya alacağım. Bu parça Tercüman’da neşredilmiş mi, vaktim olup arayamadım. O sıralarda gazete fiatları ucuzlamış ve on- paraya inmiştir. Mithat efendi, bu bendi o vesileyle yazmıştır.
On para ve Gazete
“Gazetelerimizin on paraya satılmaya başlayalıdan beri mündecatca, tertip ve tab’ıca, kâğıtça azim bir tedenniye duçar olmakta bulunduklarına meğer cnatbuat rağbetkâranı dahi dikkat eylemekte imişler. Beş on gündür Tercüman’a gönderdiğimiz eksik gedik makaalât-ı-nâçizaneden dolayı şifâhen bir çok teşekkürata nail olduktan fazla tahriren dahi bir çok teşekkür ve teşviklere nail oluşumuz, bu hakikati ispata kâfidir.”
Şu münasebetlerle bir kaç da mühim mühim hasbihaller cereyan etmiştir. Bir vakit gazetelerin her biri birer yevmî revue halinde bulundukları için kaariînin koleksiyonlar tuttuğunu ehibbadan birisi ihtar etmesi üzerine diğeri demiştir ki:
— Evet kolleksiyonlar!.. Vaktiyle her gazetenin numarası sırasınca nüshalarını cem ederdik. Zira bunların her birinde tederrüs ve temeşşuka şayan makaleler vardı. Şimdi ise Tercüman ı- Hakikatte Mustafa Refik Bey’in tuhaf sergüzeştleriyle Tercüman ve İkdam’da Paris muhabiri namIna bir iki makaleden mâda hıfza şayan ne var ki, kolleksiyonistler merak etsinler de takım cem eylesinler? Bu kadarcık bir şey için de bohçalar dolusu kötü kâğıtları üşenmeden kim toplayacak?
Matbuatın eski emektarlarından bulunmak sıfatiyle şu yoldaki sözlerin bize ne kadar tesir edeceği muhtac-ı-tafsil değildir. Bu tesir yetişmemiş gibi öte taraftan birisi daha çıkarak:
— Ben her sabah Erenköy şimendiferiyle gelirim. İstasyonlarda bir iki dakikalık tavakkuflar esnasında vagonların pencerelerinden bir çok eller uzatılır ki, baş parmaklariyle salâvat parmakları arasında birer onluk tutarlar. Haricdeki bir gazeteci dahi bunlara birer gazete tutuşturur. Hangi gazete olacağını ne satan sorar, ne de alan söyler. Hangisi olursa olsun bir gazeteyi tutuşturup herif onluğu alır. Hay- darpaşaya gelindiği zaman bu gazeteler kâmilen vagonlarda bırakılıp ya vagonLarı süpürenler bunları kaldırır ve yahut süpürülmiyecekse ayaklar altında çiğnenir, gider!…
Demesin mi?.. Gazetecilik sınıfına mensubiyetimizden dolayı âdeta kızarmaya başladık. Bir vakitler münderecatının adem-i nefasetinden dolayı tezyif edilmek istenilen gazeteler için:
— Tane ile kırk paraya satılamıyor. Bari şunu bunu sarmak için okka ile satmalı.
Deniliyordu. Şimdi matbuat müşterilerinin hükümlerine göre bu sözler dahi söylenemiyecek- miş. Zira kâğıtlar şunu bunu sarmaya da yarayacak derecede değilmişler..”
Vah vah vah!.. Bizde gazetecilik başlıyalı yarım asır oluyor. Vakıa bir cihetten terakki addolunacak bir çok muvaffakiyetlere minnetdar isek de başka cihetlerden matbuat rağbetkâranına şu yolda muahaze için meydan vermek hakikaten gayrete dokunuyor, İnşaallah gazete direktörleri efendiler, mesleklerince yeniden ıslahata himmet buyururlar da cümleye şu yoldaki mülahazattan kurtuluruz. Ahmet Mithat.
Nasıl buldunuz? Koca yazarı, bugün de sağ olsaydı da böyle tatlı tatlı şeyler kaleme alsaydı diye aramadınız mı?
Taha Toros Arşivi, Dosya No: 87-Ahmet Mithat Efendi, Sene 1953