Hasan Ali Yücel’in “On Paraya Gazete ve Ahmet Mithat Efendi” başlıklı anma yazısı

Taha Toros Arşivi, Dosya No: 87-Ahmet Mithat Efendi, Sene 1953

On Paraya Gazete ve Ahmet Mithat Efendi

28 Aralık’ta parasız hocalık ettiği Darüşşafaka’da nöbet­çi iken bundan 41 sene önce Hakkın rahmetine eren hocamız Ahmet Mithat efendi (1844-1912), hayır ile anılmaya, kişili­ği üstünde durulmaya, hizmetleri söylenmeye, kültür hayatımıza yaptığı etkiler incelenmeye değen, sayısı az büyüklerimizden biridir. Millî Eğitimde Bakan iken Beykoz’daki yalısını ziya­ret etmiş, sayın ailesi mensuplariyle tanışmıştım. Muhterem kardeşim ve meşlektaşım Hakkı Tarık’ın teşebbüsiyle bir de üs­tadı anma töreni yapılmıştı. Ora­da aziz dostum merhum İhsan Sungu’nun Mithat efendi hakkındaki hitabesi bir şaheserdi. Büyüklerini tanımayanlar, kü­çüklerine kendilerini tanıtamazlar. Mithat efendi, bize kendini tanıtmak için ne mümkünse yap­mıştır.Tanımamakta ayak direyorsak o, ancak torunlarının kusuru olabilir.

Ahmet Mithat efendi, eşi az gelen bir Türk püblisistidir. Halk için, halk seviyesinde yazmış­tır ve çok yazmıştır. Çocuklara alfabeden hayvanlar, bitkiler ve insanlara kadar her konuda ki­taplar yaymıştır. Orta hallilere yine her konuda roman, tiyatro, tarih, hikâye, yazmadığı kalma­mıştır. Seyahatnameleri bugün bile zevkle ve devrinin görüşünü anlatma bakımından istifade ile okunabilir. 1875 de yazdığı Eflâtun Bey ve Râkım Efendi isimli büyük hikâyeyi, az bir kalem vuruşiyle bugünkü dile çevirdim. Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilecektir. Okuyunuz. Okuduğu­nuz zaman göreceksiniz ki, Ah­met Mithat efendi Tanzimattan bu yana başlamış garplılık hare­ketin, millî kişilik vasfını kay­betmeden nasıl gerçekleştirile­bileceğini o zaman, nasıl açık ve kesin olarak görüp göstermiştir.

Onu gazeteciliğe çeken, büyük adını genç Ahmed’e veren Mit­hat Paşadır. Tuna valiliğinde, Bağdattaki memuriyetinde genç Ahmet Mithat, hep onun yanın­dadır ve bir matbaanın ve bir gazetenin başındadır. Islahatçı Mit­hat Paşa, halkçı Mithat efendiyi yetiştirmiştir. İkisi de nur içinde yatsınlar. Mithat efendi, hayatın­da bazı siyasî aksamalar yapmak­la beraber her zaman gazeteci kalmıştır. Milletimizin ilerileme hareketlerinde müspet hizmetle­ri meydandadır. Bu yolda ve mesleğinin başında çekmediği maddî ve manevî sıkıntılar kalmamıştır. Fakat başarıya ermişti.Onun Türkçeyi ve Türk tarihini anlaması ve kavraması, olağanüstü bir kıy­met ve hakikat taşır. Mithat efendi, öz türkçeyi seven ve bu sevgisini apaçık söyleyen bir adam­dır. Pratik olarak da Divan cüm­lesini, hattâ Tanzimat deyişini kırıp parçalayan odur. Çağdaş­larının onu “edip” saymamaları bu yüzdendir. O çetrefil söyler gibi yazmış; fakat cümleleri eğip bükmekle türkçeye yumuşak­lık getirmiştir. Türk Dil Kurumumuz, dil inkılâbına geçmişte hizmet edenler arasında Ahmet Mithat efendiyi hürmetle ve dik­katle anmalı, dergisinin bir nüs­hasını ona ayırmalıdır.

Sekiz on sene önce Mithat efendiye ait bazı evrak ve belge­ler elime geçmişti. Bunlardan bir kısmını dostum Hakkı Ta­rık’a vermiştim. Sözünü ettiğim jübilede teşhir edilmişti. Bu ev­rak arasında dikkati çeken epey şey vardır. Onlardan birini bura­ya alacağım. Bu parça Tercüman’da neşredilmiş mi, vaktim olup arayamadım. O sıralarda gazete fiatları ucuzlamış ve on- paraya inmiştir. Mithat efendi, bu bendi o vesileyle yazmıştır.

On para ve Gazete

“Gazetelerimizin on paraya sa­tılmaya başlayalıdan beri mündecatca, tertip ve tab’ıca, kâğıtça azim bir tedenniye duçar olmakta bulunduklarına meğer cnatbuat rağbetkâranı dahi dikkat eylemekte imişler. Beş on gün­dür Tercüman’a gönderdiğimiz eksik gedik makaalât-ı-nâçizaneden dolayı şifâhen bir çok teşekkürata nail olduktan fazla tahriren dahi bir çok teşekkür ve teşviklere nail oluşumuz, bu hakikati ispata kâfidir.”

Şu münasebetlerle bir kaç da mühim mühim hasbihaller cere­yan etmiştir. Bir vakit gazetele­rin her biri birer yevmî revue halinde bulundukları için kaariînin koleksiyonlar tuttuğunu ehibbadan birisi ihtar etmesi üzerine diğeri demiştir ki:

— Evet kolleksiyonlar!.. Vak­tiyle her gazetenin numarası sırasınca nüshalarını cem ederdik. Zira bunların her birinde tederrüs ve temeşşuka şayan makale­ler vardı. Şimdi ise Tercüman ı- Hakikatte Mustafa Refik Bey’in tuhaf sergüzeştleriyle Tercü­man ve İkdam’da Paris muhabi­ri namIna bir iki makaleden mâ­da hıfza şayan ne var ki, kolleksiyonistler merak etsinler de ta­kım cem eylesinler? Bu kadarcık bir şey için de bohçalar do­lusu kötü kâğıtları üşenmeden kim toplayacak?

Matbuatın eski emektarların­dan bulunmak sıfatiyle şu yol­daki sözlerin bize ne kadar te­sir edeceği muhtac-ı-tafsil de­ğildir. Bu tesir yetişmemiş gibi öte taraftan birisi daha çıkarak:

— Ben her sabah Erenköy şi­mendiferiyle gelirim. İstasyon­larda bir iki dakikalık tavakkuflar esnasında vagonların pence­relerinden bir çok eller uzatılır ki, baş parmaklariyle salâvat par­makları arasında birer onluk tu­tarlar. Haricdeki bir gazeteci da­hi bunlara birer gazete tutuştu­rur. Hangi gazete olacağını ne sa­tan sorar, ne de alan söyler. Han­gisi olursa olsun bir gazeteyi tu­tuşturup herif onluğu alır. Hay- darpaşaya gelindiği zaman bu gazeteler kâmilen vagonlarda bı­rakılıp ya vagonLarı süpürenler bunları kaldırır ve yahut süpürülmiyecekse ayaklar altında çiğ­nenir, gider!…

Demesin mi?.. Gazetecilik sı­nıfına mensubiyetimizden dolayı âdeta kızarmaya başladık. Bir va­kitler münderecatının adem-i nefasetinden dolayı tezyif edil­mek istenilen gazeteler için:

— Tane ile kırk paraya satılamıyor. Bari şunu bunu sarmak için okka ile satmalı.

Deniliyordu. Şimdi matbuat müşterilerinin hükümlerine göre bu sözler dahi söylenemiyecek- miş. Zira kâğıtlar şunu bunu sar­maya da yarayacak derecede de­ğilmişler..”

Vah vah vah!.. Bizde gaze­tecilik başlıyalı yarım asır olu­yor. Vakıa bir cihetten terakki addolunacak bir çok muvaffaki­yetlere minnetdar isek de başka cihetlerden matbuat rağbetkâranına şu yolda muahaze için mey­dan vermek hakikaten gayrete dokunuyor, İnşaallah gazete di­rektörleri efendiler, meslekle­rince yeniden ıslahata himmet buyururlar da cümleye şu yolda­ki mülahazattan kurtuluruz. Ah­met Mithat.

Nasıl buldunuz? Koca yazarı, bugün de sağ olsaydı da böyle tatlı tatlı şeyler kaleme alsaydı diye aramadınız mı?

Taha Toros Arşivi, Dosya No: 87-Ahmet Mithat Efendi, Sene 1953

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön