Münekkitlere karşı paratöner
Ben bir eser yazsaydım da bütün münekkitler dil birliği edip onu – haklı, haksız türlü türlü çekilirseler yerden yere vursalar. ağızlarında çiğneyip çiğneyip topraklara bulasalardı bile yine bir kelime cevap vermez, işime bakar, bir yenisini hazırlamağa çabalardım. O fikirdeyim ki muharririn kendi eserini ne övmeğe, ne yermeğe hakkı vardır. Aynca, sanat eserimiz ne Şark cephesindeki Leningrad ne Akdenizdeki Malta’dır: Onu saldırışlar ve baskınlardan ille korumak, onun uğurunda kan dökmek, dolaylarında çetin ve sürekli kavgalara tutuşmak lâzım gelmez! Muharririn yapacağı en iyi hareket, münekkit diye bir varlık tanımamak, münekkit sözüne aldırmamaktır. Bu münekkitleri küçük görmek mânasına gelmez; münekkitle uğraşmanın faydasızlığını gösterir.. Belki de zararlı olduğunu!
Zira, münekkide cevap verince ahali üzerinde bu hareketin tesirleri, tepkileri çok kere muharrirden yana değildir. Ya şöyle derler: “Eserine reklâm olsun diye ahkâm çıkarıyor!”, •‘Verdiği cevaplar insana hiç de inandırıcı gelmıyor!‘‘Münekkıt haksız olabilir amma muharririn çırpınması, titizlenmesi, sağa sola başvuruşu da hoş kaçmıyor!,” İşte bu gibi, doğru veya iğrı bir takım hükümlerle karşılaşmaktan, her gün halktan fikir beklemektense susmak ve tenkidi okumamışlığa vurmak hem sinirler için bir rahatlıktır, hem de eseri orta malı olmaktan kurtarır. Münekkidi de umduğundan etmesi, umduğu ad yapma isim yapma arzusuna ket vurması da caba!Tan Gazetesi, 12 Mart 1942
Tenkide cevap yetiştiremezseniz münekkit ne yazmış, ne demiş olsa bunun çarçabuk unutulacağım da hesaba kalmalısınız. Aslı olsun, olmasın, bir kabahat, ancak çok tekrarlanırsa cisimlenir, gözle görünür biçime girer. Sanat eserlerinde de kusurunuz varsa onu, yoksa münekkidin kusur saydığını vereceğiniz cevaplar çığ gibi büyültür; habbeyi kubbe yapar; sivrisineğı uçar kaleler şekline sokar ve insana hiç bir zaman tam hakkını da kazandırmaz Bütün bunları yakından bildiğim ve tenkitlere cevap vermediğim içindir ki otuz şu kadar yıldan beri muharrirlik bakımından hiç bir sarsıntıya uğramadım; yürümekten de geri kalmadım. Hattâ daha tuhafını söyliyeceğim: Gürültü çıkarıp sinirli sinirli cevaplara giriştiğim politikada sermayemi kediye yüklettim; muharrirlikte ise, işte, iyi kötü hâlâ tutunuyorum.
REFİK HALİD KARAY