En tersime gelen şey tanıdığım bir yazarın ölümü ardından yazı yazmak. Bir yazarın ne demek olduğunu bildiğim için onun bir gün kayboluverişinde her yazarı bekleyen sonu bir kere daha somut olarak görmenin acısı çöküyor içime…
Refik Halit de artık yok işte… Yetmiş küsur yıllık yaşama macerası sona erdi. Onun parmaklan dolaşırken canlanan kitaplar, o tuttuğu zaman konuşan kalem ve o yazarken anlam kazanan kâğıt oldukları yerde oldukları gibi donup kaldılar. O kitapları başka parmaklar karıştırsa da, o kalemi başka eller tutsa da. o kâğıtlara başkaları yazsa da hiç biri Refik Halid’e ait dalga uzunluğundaki sesi ebediyen veremiyecekler.
Refik Halit benim çocukluğumun yıldız yazarıydı. İnce uslubu, renkli teşbihleri, ılık samimiyeti ve hafif tepeden nükteli bakışıyla ilk kalem denemelerimizi en etkilemiş olan odur…
Değişmez bir hayalim vardı o tarihlerde. Büyüyecektim, yazar olacaktım. Refik Halitle açık bir arabada gezmiye gidecektik. Bir de saçları rüzgârda uçan sarışın bir sevgilim olacaktı aramızda…
Nedense yüreğimi pek okşardı bu hayal.Geçen yıl Refik Halit’le bir dâvada bilirkişi olmuştuk. Dönüşte arabayla evine bırakırken kendisini gülerek bu eski çocukluk hayalinden bahsettimdi…
— Saçları uçan sarışın eksik kaldı, demişti.
Bunca hır gür arasında kendime sakladığım tek çocuksu fiyaka galiba okuldayken imrendiğim hayattaki Türk yazarlarının hepsiyle sonradan dost olmuş olmamdır. Gazeteciliğin bana verdiği en süslü armağan bu oldu. Benden önceki kuşakların en parlak imzalarıyla yıllarca beraber çalıştım, Refik Halit’le de birlikte yazı yazdığımız dergiler vardı.
İlk defa Ankara Palas’ta karşılaşmıştık. Bana haber göndermiş, tanışmak istediğini söylemişti. AKŞAM ‘da ilk yazılarım çıkıyordu o tarihte. Uça uça gitmiştim. Olduğumdan daha fazla görünmek ve kendimi beğendirmek sıkıntısı içinde yalan yanlış Arapça cümleler de sıralamıştım. Genç, rahat bir yazar yerine acemi bir çocukla karşılaşmaktan biraz hayal kırıklığı duyduğunu sezmiştim. Sohbet edecek bir konu bulup kaynaşamamıştık. Uzun yıllar sonra Ulunay’ın minyatür çiftliğinde buluştuğumuz zaman artık hava başkaydı. Meselelerimiz, düşüncelerimiz açık ve seçikti. Ve tek bağlantımız kendisinin lezzetine doyum olmaz düşünce bohemindeki özlü ve emin sanatçılara has hudutsuz fantezilerinden benim de zevk almamdı.
Refik Halit devri yazarlığı, olaylar karşısında duyup, görüp sezdiğini en güzel anlatma sanatıydı. Bizim devrimizde ise yazarlık toplumları mutlu kılacak doğruları bulma çabası olmuştu. Ve bu doğrular iktisat kurallarının merkezlerine yöneliyordu.
Bir gün Refik Halit’le konuşurken boyuna istatistikler sıralıyor ve Türkiye’nin neden geri kaldığının iktisadi tablosunu çizmeye çalışıyordum”. Refik Halit:
— Benim için öyle değişik ve yabancı şeyler söylüyorsun ki, ben bunlan hayatımda bir defa dahi düşünmedim demişti.
Osmanlı ve Meşrutiyet devri yazarının işi değildi bu… Onlar istidatlan, zekâları ve üslûplarındaki hünerlerle sadece güzel anlatmıya önem verirlerdi. Politikaya hevesleri ise kişisel heyecanlarından ve çevre bağlarından doğmuştu. Ne sosyolojiyle, ne de iktisadi bir radikalizmle ilgileri yoktu.
Bizim kuşağımızın yazarları güzel anlatmadan çok, doğruyu anlatmıya yöneliyorlar ve bunu da bilimsel bir süzgeçten geçirerek toplumun mutluluğu için metod araştırmalarında kullanıyorlar. Ve bu araştırmalar Refik Halid’in vaktiyle yazdığı «Memleket Hikâyeleri» ndekl gerçekleri çok daha ayn bir açıdan ve nedenleriyle değerlendiriyor.
Bu farklar Refik Halid kuşağı ile aramızda çok kesindir Ve onlann son temsilcisi çok daha Cumhuriyetçi görünmesine rağmen kötü bir batı Burjuvazisi özlemciliğinden öteye geçemiyen. bunun için de çok daha alaturka kalan Falih Rıfkı’dır.
2000 yılına doğru yirminci yüzyılı tanımış eski kuşağa mensup Türk yazarlarından ne kalacak diye düşünüyorum. Refik Halit’den «Memleket Hikâyeleri» ve malzeme olarak bazı anılar. Falih Rıfkı’dan da yeniden değerlendirilmek şartıyla yine malzeme olarak Mustafa Kemal’e alt bazı gözlemler kalacak belki..
Topluma karşı çok ilgisiz ve bilinçsiz olmalarına rağmen benim onlara karşı saygı ve sevgim eski ve yeni bütün sakat yargılarını da bilerek sanatçı olmalarından gelmektedir. Yaşadıkları devir icabı daha fazlasını bilemezlerdi. Üslûplarıyla bunu örtmüş, bilir gibi görünmüşlerdi ama bu o devirde her yazarın az çok büründüğü bir havaydı.Refik Halit dün akşam toprakta yattı,Türkçeyi çok güzel kullanmış zevkli bir Türk yazarıydı.
Biz ondan çok şey öğrendik, ama Türk halkı ne öğrendi onu bilmiyorum.
Taha Toros Arşivi, Dosya No: 87-Refik Halit Karay; Akşam Gazetesi, 21 Temmuz 1967