Cemal Refik’in “Hızır Hikayesi” başlıklı yazısı

Akşam Gazetesi, 28 Şubat 1942

 

ISTANBUL HAYATI

Hızır hikâyesi

Şu günlerde ağızdan ağıza yayılan Hızır hikâyesini bilmem dinlediniz mi?… Ben, bir çok semtlerde, türlü türlü şekillerde dinledim. Fakat her halde duymayanlar da olmuştur. Hülasa olarak anlatayım:

Bir kadın geçenlerde bir tramvaya veya otobüse binmiş. Biletçi gelince, kadının yakınında duran yaşlı bir adam cebinden çıkardığı iki bilet parasını uzatarak:

– Bir bilet benim için, bir de bayan için kes.

Demiş. Tanımadığı bir adamın kendisine bilet almağa kalkışmasından pek haklı olarak sinirlenen bayan:

– Ne münasebet efendim? Ben biletimi alacağım. Siz ne karışıyorsunuz?

Diye çıkışmış, o sırada başka bir yolcu da ise karışıp, kadına bilet almak isteyen adama çatmış. Bunun üzerine öteki zat sakin bir tavırla gülümseyerek cevap vermiş.

-Bayana bir yardım olmak üzere biletini almak istedim. Çünkü çantasında para yoktur. Evden çıkarken parasını masanın üzerinde unuttu.

Bayan telaşla çantasını açmış;

bir de ne görsün. Hakikaten içinde para yok. Etraftakiler de hâdise ile alâkadar olmağa başlamışlar. Bu defa meçhul bilgiç, biraz evvel bilet meselesinde kendisine çatan zata dönmüş.

-Sizin cebinizde ne kadar para olduğunu da bilirim.

Demis, bahse girişmişler ve hakikaten o zatın cebindeki paranın miktarını da santimi santimine bilmis.

İşin asıl mühim yeri bundan sonra… Biraz ilerdeki durak yerinde mechul bilgiç tramvaydan veya otobüsten inmis. Onun esrarengiz halinden meraka düşen zat da arkasından atlayıp yakalamış. Bir yerde oturup konuşmalarını teklif etmisse de öteki, işi olduğunu ileri sürerek razı olmamış. Ayrılacakları sırada meraklı zat:

– Eh, demis. Mademki sizin böyle gaipten haber verecek kadar kudretiniz var; su bir tek sualime cevap veriniz. Dünya harbi ne zaman bitecek?..

Öteki biraz durakladıktan sonra manalı bir tebessümle başını sallayıp şu kelimeleri mırıldanmış:

Önümüzdeki Ağustosun on üçüncü günü sulh olacak.

Ve bunu söyler söylemez ortadan kaybolmuş. Hikâye ağızdan ağıza naklediliyor. Anadoluda da söyle-niyormus. Mechul bilgiçin «Hızır olduğunu söyliyenler de var. Anadoludakiler bu hâdisenin İstanbulda bir tramvayda cereyan ettiğini ileri sürüyorlarmış, İstanbul halkı da bunun Anadoluda bir otobüs seyahatinde geçtiğini iddia ediyorlar. Her ne ise. Doğru çıksın da, isterse havada bir tayyare içinde cereyan etmiş olsun.

Hikâyenin son kısımları dinleyiciler üzerinde derhal tesirini gösteriyor. Yer yüzünde sükûnete susayan dimağlarda bir an için latif bir hayal canlanıyor. Top, barut fabrikaları bugünkü işlerini bırakıp kisi gibi, insanların rahat yaşamasına yarayacak seyler imal ederek etrafa dağıtıyorlar. Trenler, vapurlar, tayyareler dünyanın bir ucundan öbür ucuna yolcular, seyyah kafileleri, ticaret eşyası tanıyorlar. Herkes her istediğini ucuzca bulup alabiliyor. Dünya intizama giriyor. Muvakkat da olsa bir ümit vermek bakımından, hikâye yüzlerce defa dinlense insanın hoşuna gidiyor.

Hani, Anadoluda bir kadı, İstanbuldan evrak getiren posta tatarına sormuş.

Istanbulda ne var ne yok?

Tatar, kadıyı sevindirip bahşiş koparmak ümidile da dökmeğe dil dökmeğe başlamış:

-Aman efendim, İstanbulda, hele sarayda hep zatialinizin medhu senası geciyor. Yakında seyhülislamlık makamına

getirileceğiniz söyleniyor.

Kurnaz kadı gülümseyerek:

Anlat, tatar nası, anlat, demiş. Sözlerin yalan da olsa hoşuma gidiyor

Cemal Refik

Şair Bay Hikmet Şinasi Önola Lütfunuza teşekkürlerimi saygıla-rimla sunarım

C. R.

Akşam Gazetesi, 28 Şubat 1942

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön